DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Değerli basın mensupları, Çekya Dışişleri
Bakanı Sayın Lipavsky’yi ülkemizde ağırlamaktan memnuniyet duyduğumu ifade
ederek sözlerime başlamak istiyorum. Kendisine huzurlarınızda bir kez daha
hoş geldiniz diyorum. Kendisiyle görüşmemizde ikili ilişkilerimizin yanı
sıra bölgemizdeki gelişmeleri de etraflıca ele alma imkânımız oldu.
Ülkelerimiz arasındaki iş birliğini her alanda güçlendirme irademizi bugün
bir kez daha teyit ettik.
Değerli basın mensupları, Türkiye ve Çekya arasındaki ticaret hacmini geçen
yıl itibarıyla 5 milyar Dolara yükseltmeyi hedeflemiştik, bugün ise bu
hedefi yakalamış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Şimdi hep beraber ortaya
koyduğumuz hedefle ticaret hacmimizi 10 milyar Dolara yükseltmek için
çalışacağız. Yatırımlar, müteahhitlik, ulaştırma, yeşil ve dijital dönüşüm
alanlarına da öncelik veriyoruz.
NATO müttefikleri olarak savunma sanayii alanındaki iş birliğimizi de
önemsiyoruz. Savunma sanayiindeki iş birliğimizi somut projeler eşliğinde
üçüncü ülke pazarlarına yönelik olarak daha da geliştirmeyi hedefliyoruz.
Halklarımız arasındaki bağlar da her geçen gün daha da derinleşiyor.
Ülkelerimiz arasındaki diplomatik ilişkilerin 100. yılı anısına Prag’da bu
ay yapılan park açılışını dostluğumuzun bir nişanesi olarak görüyoruz.
Çek-Türk iş birliği bu parkın açılışından hepimiz büyük bir mutluluk
duyduk.
Turizm sektöründeki gelişmeler de memnuniyet vericidir. Geçen yıl 380
binden fazla Çek turisti ülkemizde ağırladık. Türkiye’nin Çek turistler
tarafından en fazla tercih edilen ülkelerden biri hâline gelmesinden de
ayrıca memnuniyet duyuyoruz.
Değerli basın mensupları, kıymetli meslektaşımla bugünkü görüşmelerimizde
bölgesel ve uluslararası konuları da ele alma imkânımız oldu derinlemesine.
Avrupa Birliği sürecimize verdiği destekten dolayı Çekya’ya müteşekkiriz.
Avrupa Birliği’yle ilişkilerimizin ilerletilmesi ve üyeliğimizin önündeki
engellerin aşılması hususunda Çekya’nın katkı ve desteklerinin önümüzdeki
süreçte de devam edeceğine inanıyoruz.
Bugünkü görüşmemizde Gazze’deki insanlık dramını da ele aldık. İsrail
Gazze’de kelimenin tam anlamıyla bir etnik temizlik yapmaya devam ediyor.
Gazze’de her gün bir yeni savaş suçu işleniyor. İsrail’in hâlâ topraklarını
genişletme peşinde koşmasına, Filistinli kardeşlerimizin topraklarını
çalmasına sessiz kalmadık, sessiz kalmayacağız. Tam tersine, Gazze’deki
zulmün son bulması için tüm platformlarda sesimizi yükseltmeye devam
edeceğiz. Diplomasinin tüm imkânlarını sonuna kadar seferber edeceğiz. Bu
çerçevede, Gazze’deki ateşkesi hedefleyen tüm girişimleri destekliyoruz,
çözümün yolu iki devletli çözümü hayata geçirmekten geçiyor. Birçok ülke
artık bu gerçeği teslim ediyor. Filistin Devleti’ni tanıyan ülkelerin
sayısının artması bunun bir göstergesidir. Bu sayının artması için
önümüzdeki dönemde de çalışmalarımızı hız kesmeden sürdüreceğiz. Biz,
Filistin coğrafyasında da, Ukrayna konusunda da aynı ilkeyle hareket
ediyoruz. Aylardır herkesi uyarıyoruz, bu çatışmalar bölgesel, hatta
küresel bir savaşa dönüşebilir, bunun engellenmesi için herkesin elini
taşın altına koyması gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, görüşmemizde Ukrayna’da devam eden savaşı da ele aldık.
Türkiye, Ukrayna’nın bağımsızlığını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü
desteklemektedir, ama savaşın yol açtığı can kayıplarını ve korkunç yıkımı
da görmezden gelemeyiz. 500 bine aşkın insan bu savaşta hayatını kaybetti.
Bu savaş, Ukrayna’nın dışına sıçrama, hatta kitle imha silahlarının
kullanımına yol açma risklerini bünyesinde barındırıyor. Bu nedenle Türkiye
olarak biz, tarafların barış için müzakere masasına oturmalarını görmek
istiyoruz. Gerek Ukrayna’nın, gerek Rusya’nın ortaya koydukları barış
vizyonuyla kan dökülmesine son verme konusunda istekli olduklarını
göstermelerini önemsiyoruz. Bunu, içeriği ve koşulları ne olursa olsun,
başlangıç itibarıyla önemli bir adım olarak görüyoruz. Uluslararası toplumun
da kapsayıcı bir şekilde daha fazla adım atması gerekiyor. Türkiye her
zaman olduğu gibi bundan sonra da görüşmelerde kolaylaştırıcı ve yapıcı bir
rol oynamaya hazırdır.
Değerli basın mensupları, biliyorsunuz Avrupa Futbol Şampiyonası kapsamında
Milli Takımımız ile Çekya arasında yarın kritik bir maç oynanacak. Bu
karşılaşmada her şeyden önce sportmenliğin galip gelmesini diliyorum. Tüm
futbolseverler için keyifli ve güzel bir maç olmasını temenni ediyorum.
Değerli meslektaşıma, Sayın Bakana ziyaretleri için tekrar teşekkür ediyor,
sözü kendisine bırakıyorum.
ÇEKYA DIŞİŞLERİ BAKANI JAN LIPAVSKY- [SİMULTANE TERCÜME]
https://youtu.be/ypMV3uv3Ysw?t=277
SORU- Benim sorum Sayın Hakan Fidan’a olacak. Efendim, konuşmanızda da
bahsettiniz, bugünkü görüşme marjında Ukrayna’daki savaşla ilgili olarak
muhatabınızla ne konuştunuz?
Ve ayrıca, Ukrayna’daki savaşın geleceğini nasıl görüyorsunuz, bu nereye
gidiyor, biraz daha açabilir misiniz?
Teşekkür ederim.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Değerli arkadaşlar, ifade ettiğiniz gibi,
meslektaşımla bu konuyu etraflıca görüşme imkânımız oldu, çünkü Çekya da
özellikle Ukrayna’daki konuda son derece hassas, bu konuda büyük endişeleri
var Avrupa güvenliği açısından, özellikle Ukrayna’nın işgal edilmesinin
Avrupa’daki Doğu ve Orta Avrupa’daki birçok ülkede büyük bir güvenlik
endişesine yol açtığını zaten hepimiz biliyoruz. Bu endişenin gereği olarak
çeşitli politikalar adapte edilmekte ve çalışmalar yapılmakta.
Biz Türkiye olarak biliyorsunuz Cumhurbaşkanımızın vizyonu başından beri
bütün savaşların sona erdirilmesiyle ilgili bir vizyonumuz var, özellikle
gerek Ortadoğu’da, gerek yanı başımızda, gerek kuzeyimizde, her yerde olan
savaşlar bölgemize yıkım getiriyor.
Tabii ki biz, konuşmamızda da ifade ettik, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü
destekliyoruz, Ukrayna’nın işgal edilmesine karşıyız. Fakat şöyle bir
manzarayla karşı karşıyayız: Bu savaş artık Ukrayna ve Rusya’dan daha büyük
bir savaş hâline dönüşmeye başladı, çok büyük küresel riskleri bünyesinde
barındırıyor, küresel bölünmelerin buradan derinleştiğini görüyoruz. Sıcak
savaş belki Ukrayna dışına ve Rusya’nın belli bölümü dışına çok fazla
çıkmadı ama, savaştan dolayı kamplaşma ve bu kamplaşmanın derinlemesine
yaygınlaştığını görüyoruz. Rusya’nın giderek kendi kampını şu ana kadar hiç
olmadığı bir şekilde, savaştan dolayı başka bir ittifak alanına
yöneldiğini, Avrupa güvenlik mimarisinin, Transatlantik ilişkilerinin başka
şekilde evrildiğini görüyoruz. Bunlar küresel yayılmanın farklı formları ve
savaş olduğu zaman belli risklerin hangi formatta evrileceğini önceden
kestirmeniz pek mümkün olmayabiliyor. Dolayısıyla biz her zaman diyoruz,
yayılma riski ve kitle imha silahlarının kullanılma riski sürekli mevcut
savaş olduğu sürece, bu savaşın onun için artık gün geçmeden, vakit
kaybetmeden durması gerekiyor. İki buçuk yıl oldu. İki buçuk yıl boyunca
taraflar kendi güçlerini ellerinden geldiği şekliyle kullandılar ve bugün
neredeyse bir beraberlik durumu gibi bir şey söz konusu sahada. Bu noktada
bir barış, bir ateşkes görüşmesi başlatılmasının fevkalade faydalı
olacağını düşünüyoruz. Pozisyonlar her ne kadar uzlaşmaz gözükse de savaş
yerine, silahlar yerine, konuşarak diyalogla bu konunun çözülmesi için
gerekli psikolojik atmosferin de oluştuğunu, siyasi atmosferin de
oluştuğunu biz açıkçası gözlemliyoruz. Belki bazı ülkelerin Amerikan
seçimleri sonrası, Avrupa’daki bazı seçimlerin sonrasında bu konuyu
görüşmenin daha iyi olacağı konusunda belli fikirleri olabilir, ama bizim
gördüğümüz, savaşın risklerinden dolayı bir an önce ateşkesle ilgili
konuşmaların başlaması fevkalade önemli.
Sadece Ukrayna’da değil, Gazze’deki savaşta da aynı şeyi söylüyoruz ve
diğer savaşlarla ilgili de aynı şeyi söylüyoruz. Bölgemizde gerçekten büyük
bir barışa ve huzura ihtiyaç var, aksi takdirde savaşların yayılma riski
giderek daha da artıyor ve ülkeler kendilerini normal şartlara göre değil,
savaş şartlarına göre hazırlıyorlar kendi toplumlarını ve altyapılarını,
dolayısıyla bu da beraberinde daha kolay savaş çıkmasıyla ilgili bir riski
beraberinde getiriyor. Biz her zaman söylüyoruz, bu konuda bir duruş ortaya
koyması gerekiyor uluslararası toplumun. Türkiye bu konuda elinden geleni
yapıyor, en son katıldığımız Barış Konferansı’nda da çok sayıda ülke vardı.
Orada biz, diğer pozisyonlardan farklı olarak artık bu küresel bölünmenin,
Ukrayna savaşı üzerinden küresel bölünmenin daha da derinleşmemesi için ve
trajedinin de durması için bir an önce anlamlı görüşmelerin başlaması
gerektiği görüşümüzü ortaya koyduk, bunu önümüzdeki diğer platformlarda
koymaya devam edeceğiz. Günün sonunda Türkiye’nin sözü önemli,
Cumhurbaşkanımızın sözü önemli, bu ağırlığımızı barış yolunda kullanmaya
devam edeceğiz.
SORU- [SİMULTANE TERCÜME] Çekya Dışişleri Bakanı’na sormak istiyorum.
Göçten bahsetmiştiniz ve konuyla ilgili iş birliğinden bahsetmiştiniz. Bu
iş birliği kapsamında 2016 yılında Türkiye ve Avrupa Birliği arasında bir
göç anlaşması imzalandı. Şu anda bazı Avrupa Birliği ülkeleri sığınma
başvurularının üçüncü ülkelerde işleme alınmasından bahsediyor, örneğin
İtalya. Türkiye bu ülkelerden biri olabilir mi? Ankara’daki hükümet bunun
için ne ister? Sayın Hakan Fidan bir şey eklemek isterse tabii ki yanıt
verebilir.
ÇEKYA DIŞİŞLERİ BAKANI JAN LIPAVSKY- [SİMULTANE TERCÜME]
https://youtu.be/ypMV3uv3Ysw?t=938
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bu konuda ben de birkaç şey söylemek
istiyorum. Düzensiz göç ve mülteciler konusunda biz de oldukça hassasız
bildiğiniz gibi, yani bu konuda ülkemiz gerçekten büyük miktarlarda göç
alan bir ülke. Belki Avrupa Birliği’ndeki toplam göç miktarından daha
fazlasını biz kısa bir sürede aldık, bu konuda çok yüksek bir
farkındalığımız var. Bu konuda Avrupa Birliği kurumlarıyla ve Avrupa
ülkeleriyle yürüyen çalışmalarımız var. Özellikle İçişleri Bakanlığımız son
derece sistemli, yapıcı bir şekilde bu konuda ilgili muhataplarıyla
çalışıyorlar.
Diğer taraftan, göç gönderen ülkelerle ve rota olan ülkelerle yürüyen
çalışmalarımız var, bunlar genelde doğumuzda ve güneyimizde. Diğer taraftan
bizim gibi göç alan ülkelerle, Avrupa Birliği ülkeleriyle yakın
istişarelerimiz ve ortak çalışmalarımız var, bu iki taraflı bir konu.
Esas itibarıyla göçü önlemede tedbir almakla beraber, diğer taraftan bunun
ana sebeplerine inip, yani göç veren ülkelerin sosyoekonomik, siyasal
şartları nelerdir, bu konuda bizler neler yapabiliriz, bunun üzerinde
aslında biraz da yoğunlaşmak gerekiyor. Bizler sorumlu şahıslar olarak
biraz da bu konuları kendi aramızda konuşuyoruz, yani İçişleri
Bakanlığımızın, gümrük muhafazacılarının aldığı, göçmen görevlilerinin
aldığı birtakım tedbirler var, ama esas itibarıyla konu ana bir siyaset
belirleme meselesi, strateji belirleme meselesi. Gerek Avrupa Birliği’nin,
gerek gelişmiş dünyanın oturup bölgesel birtakım göç vermeye sebep olan
sorunları ele alması ve tartışması, buna birtakım tedbirler getirmesi
gerekiyor. En azından bu sorunların varlığını tanıması gerekiyor. Sorunların
kendisini görmezden gelip, bu sorunların sonuçları olan göçmenleri sadece
yönetmeye çalışmak geçici süre bir sonuç üretiyor, ama bu kalıcı bir sorun
hâline dönüştüğü için bizim meselenin esasına bakmamız gerekiyor
uluslararası toplum olarak ve bu konudaki çalışmalarımız da devam ediyor.
Ben tekrar teşekkür ediyorum.
* Interpress deşifresidir.