DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Değerli kardeşime ve beraberindeki değerli
heyet üyelerine huzurunuzda bir kez daha hoş geldiniz diyorum. Az önce
kendileri Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından da kabul edildiler, verimli bir
görüşme oldu.
Değerli arkadaşlar; bölgenin ve İslam dünyasının iki önemli aktörü olan
ülkelerimiz arasındaki yakın iş birliği elbette çok büyük bir önem
taşımakta. Bu çerçevede Suudi Arabistan ile ilişkilerimizin son birkaç yıl
zarfında ciddi ivme kazanmış olmasından memnuniyet duyuyoruz. Bugün
yaptığımız görüşmelerde ikili ilişkilerimizin mevcut durumunu gözden
geçirdik. İş birliğimizi her alanda geliştirme imkânlarını ele aldık. Bu
çerçevede, 2016 yılında tesis ettiğimiz ve ilk toplantısını 2017 yılında
Ankara’da düzenlediğimiz Türk-Suudi Koordinasyon Konseyi’nin
canlandırılmasını arzu etmekteyiz. Biraz önce söz konusu mekanizmanın
işleyişini düzenleyen protokolü de imzaladık.
Konseyin ikinci toplantısını bu yıl içerisinde Riyad’da yapma konusunda da
mutabık kaldık. Koordinasyon konseyimiz diplomasiden kültüre, ticaretten
sağlığa, askeri iş birliğinden enerjiye çok farklı alanlarda iş birliği
yürütecek 5 alt komiteden oluşmakta. İki ülkeden farklı kurumların yer
aldığı bu komitelerin çalışmalarıyla ikili ilişkilerimizi her alanda daha
da güçlendirmeyi hedefliyoruz.
Değerli basın mensupları; bugün ticaret, müteahhitlik, yatırımlar, turizm,
enerji ve diğer alanlarda mevcut iş birliğimizi daha da artırmak için neler
yapabileceğimizi konuştuk. Artış seyrinde devam eden ticaret hacmimiz,
geçen yıl itibariyle 6,8 milyar Dolara ulaşmıştı. Yalnız Cumhurbaşkanımızla
az önce yapılan görüşmede Sayın Cumhurbaşkanımız bunun yeterli olmadığını,
ilk merhalede 10 milyar Dolara, daha sonraki merhalede de 30 milyar Dolara
çıkarılması konusunda bir vizyon ortaya koydular, hedef koydular. Biz de
değerli dostumla bu hedefi nasıl hayata geçiririz diye şimdiden çalışmaya
başladık. Buna yönelik çalışmalarımızı da büyük bir titizlikle
sürdürmekteyiz.
Yaklaşık 14 yıl aradan sonra tekrar gündeme aldığımız Türkiye-Körfez
İşbirliği Konseyi Serbest Ticaret Anlaşması’nın da hedeflerimize ulaşmamıza
ciddi katkı sağlayacağına inanmaktayım. Müzakerelerin en kısa süre içinde
tamamlanarak anlaşmanın bir an evvel imzalanması için çalışmalarımızı
sürdüreceğiz.
Suudi Arabistan, müteahhitlerimizin en fazla proje üstlendikleri ülkeler
arasında yer almakta, önümüzdeki dönem bu alanda daha büyük fırsatları
barındırmakta. Firmalarımız, gerek Vizyon 2030 kapsamındaki projelere,
gerekse Suudi Arabistan’ın ev sahipliği yapacağı Expo 2030 ve FİFA 2034
Dünya Kupası gibi büyük organizasyonlarla ilgili altyapı çalışmalarına
katkı sunmaya hazırlar.
Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman’ın geçtiğimiz
haftalarda ülkemize gerçekleştirdiği ziyaret, askeri ve savunma sanayii
alanındaki iş birliği bakımından çok önemli bir adım teşkil etti. Bugün de
kıymetli kardeşimle yaptığımız görüşmelerde savunma iş birliğimizi daha da
güçlendirme yönündeki ortak irademizi teyit ettik.
Değerli arkadaşlar; bugün kıymetli meslektaşımla sadece ikili ilişkileri
değil, elbette bölgemiz ve ötesiyle de ilgili konuları da detayıyla,
derinlemesine ele alma imkânımız oldu. Sudan başta olmak üzere Afrika’daki
gelişmeleri değerlendirdik. Yemen’deki son durumu ele aldık ve tabii ki
Gazze’de acil ve kalıcı ateşkesin sağlanması meselesini de istişare ettik.
Biz samimi olarak Gazze’de kalıcı ateşkesin sağlanmasını ve akan kanın
durmasını arzu ediyoruz. Bu nedenle yürütülen müzakere süreçlerine hep
güçlü destek verdik. Önceliklerimiz belli. Müzakere edilmekte olan ateşkes
planının bir an evvel İsrail tarafından onaylanması, silahların susması ve
akan kanın durması, insani yardımların kesintisiz girişinin sağlanması,
rehine ve tutsakların karşılıklı olarak serbest bırakılması öncelik
taşımaktadır. Ancak, İsrail ve Netanyahu ne zaman bu konuda olumlu ve
yapıcı bir hava oluşsa yeni katliamlara imza atıyor, bu da aslında onların
barışla ilgili hiçbir niyetlerinin olmadığını, sadece bir propaganda aracı
olarak görüşmelere girdiklerini düşündürüyor.
Dün Han Yunus’ta sivillere yapılan saldırıdan sonra İsrail’in niyetinin bu
çatışmayı durdurmak değil, Filistin halkını yok etme siyasetine devam etmek
olduğunu anlıyoruz. Tabii bu noktada İsrailli yetkililerin eninde sonunda
uluslararası mahkemeler önünde hesap vereceklerini güçlü bir şekilde
söylemek lazım. İsrail güçlerinin Gazze’yi tamamen terk etmelerini ve
Gazze’nin yeniden inşa sürecinin zaman kaybetmeden başlamasını istiyoruz.
Adil ve kalıcı barışın sağlanması için 1967 sınırları temelinde başkenti
Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen bir Filistin devletinin hemen hayata
geçirilmesi gerekmektedir. Adil olmayan bir barış asla kalıcı olamaz. Gazze
Temas Grubu üyesi 2 ülke olarak İsrail’in barış vizyonunu fütursuzca
reddetmesine ve savaşı bölgeye yayma çabalarına şiddetle karşı çıkıyoruz.
Şunu bir kez daha vurgulamak istiyorum: Gazze’de aylardır süren vahşet,
uluslararası güvenlik açısından da ciddi bir tehdit oluşturmakta. Atılacak
bir yanlış adım telafisi olmayacak vahim sonuçlara yol açabilir. Gazze’deki
vahşetin durması, iki devletli çözüm temelinde siyasi sürecin başlatılması
noktasında Suudi Arabistan’la görüş birliği içerisindeyiz. Bu kapsamda,
Filistinli gruplar arasında birliğin sağlanması da öncelikli konularımız
arasında yer alıyor.
Kıymetli kardeşim Prens Faysal’a ziyaretleri için bir kez daha teşekkür
ediyor, sözü şimdi değerli meslektaşıma bırakıyorum.
SUUDİ ARABİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANI FAYSAL BİN FERHAN- [SİMULTANE TERCÜME]
https://www.youtube.com/live/SF1GdJRFCKE?feature=shared
SORU- [SİMULTANE TERCÜME] Bugünkü toplantıların, başta Gazze’deki kriz
olmak üzere, bölgede hâlihazırdaki gelişmeler çerçevesinde iki ülke
arasındaki ortak koordinasyonun güçlendirilmesine, özellikle siyasi
dosyalara nasıl bir yansıması olacaktır?
SUUDİ ARABİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANI FAYSAL BİN FERHAN-
[SİMULTANE TERCÜME]
https://www.youtube.com/live/SF1GdJRFCKE?feature=shared
SORU- Sayın Bakanımız Hakan Fidan’a iki sorum olacak. Birincisi, malum
olduğu üzere, Suriye ile normalleşme meselesi gündemde. Bu konuda bazı
açıklamalar geliyor, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan da bir
açıklama geldi ve bir yol haritası hazırlanması hususunda sizi
görevlendirdiğini söyledi. Nasıl bir süreç işletilecek, önümüzdeki günlerde
nelerle karşı karşıya kalacağız?
İkinci sorum ise, derin bir insani krizin yaşandığı Gazze ile alakalı, siz
de konuşmanızda vurgu yaptınız aslında. İsrail, dün güvenli bölge ilan
ettiği bir bölgeye saldırı gerçekleştirdi, bugün Nuseyrat’ta
saldırılar devam ediyor. Sanki İsrail bütün Filistinlileri ortadan
kaldırana kadar bu süreç durmayacakmış gibi bir manzarayla karşı
karşıyayız. Öte yandan, İsrail ile Hamas arasında müzakere süreci bir türlü
sonuçlandırılamıyor. Bu müzakereler niçin sonuçlandırılamıyor, bunun
sonuçlandırılmamasına sebep olan taraf kim, bu konudaki
değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- İkinci sorudan başlayayım müsaadenizle. Gazze
meselesine konuşmamda da değindim, zaten hem Cumhurbaşkanımız, hem ben her
yaptığımız konuşmada gerek basın olsun, gerek uluslararası ortamlarda,
gerek ikili görüşmelerde sürekli Gazze meselesini birinci öncelikli madde
olarak gündemde tutuyoruz. Orada devam eden insanlık dramını bir an önce
durdurmak önemli, bir de bölgemizde uzun yıllardır devam eden bu stratejik
kanayan yaranın da durması önemli. Bugün dostumla da bunu görüşme imkânımız
oldu.
Değerli arkadaşlar; sizin vasıtanızla buradan uluslararası kamuoyuna son
aşamada yapılan son bir haftalık trafikle ilgili birkaç şey söylemek
istiyorum. Özellikle son bir haftada Hamas’ın aldığı barıştan yana tutum ve
İsrail’in buna karşılık sürekli oyunbozan bir rol oynaması şunu bir kez
daha gösterdi: İsrail’in, Netanyahu hükümetinin ateşkesle, barışla ilgili
hiçbir niyeti yok, bunu defaatle gösterdi. Biz Türkiye olarak,
Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu iradeyle gerçekten barışa sonuna kadar
destek vermek için her türlü çabayı gösteriyoruz. Gerek taraflara, gerek
müzakerede aracılık yapan ülkelere yönelik desteklerimiz ortada. Milli
İstihbarat Teşkilatımız, Dışişleri Bakanlığımız defaatle gece gündüz bu
konu için çalışıyorlar, koordinasyon içerisinde taraflarla görüşüyorlar.
Her türlü desteği veriyorlar, her türlü yapıcı yaklaşımı zorluyorlar.
Özellikle Hamas’ın son tekliflere verdiği olumlu cevabın İsrail tarafından
kabul edilmemesi ve sürekli yeni bahanelerin getirilmesi müzakere eden
tarafları da zor duruma soktu, ateşkesle ilgili de ciddi bir çıkmaz
oluşturdu. Buradan dünya kamuoyuna sesleniyorum; İsrail’e baskı yapılması
gerekiyor. Hamas’ın bu şartları kabul etmiş olması, İsrail tarafından
maalesef gözlemliyoruz ki bir zayıflık ve bir teslimiyet olarak
algılanmakta ve bunu daha da ileri taşımanın yolları aranmakta. Bu, son
derece tehlikeli bir anlayıştır, son derece tehlikeli bir stratejik
hesaptır. Buradan gidilirse daha büyük bir kan, daha büyük dram ve gözyaşı
ortaya çıkar, bütün bölgeyi daha da büyük bir ateşe atacak. Onun için bizim
tavsiyemiz, aracılar tarafından ortaya konan ateşkes anlaşması Hamas
tarafından çok da zor olsa kabul edilmişken İsrail’in bir an önce bunu
kabul etmesi ve akan kanı durdurması. Aksi takdirde daha önce uyarılarımız
nasıl haklı çıktıysa, bunda da haklı çıkmak istemiyoruz. Ama akıl, insaf ve
izan sahibi herkesin gördüğü bir gerçeklik var, bu yolda giderseniz daha
fazla ölüm, daha fazla katliam ve daha fazla istikrarsızlık ortaya çıkar,
bunu da görmek istemiyoruz.
Suriye ile ilgili olarak değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanımızın ortaya
koyduğu vizyon biliyorsunuz barışla ilgili bir vizyon. Bu vizyon aslında
çok uzun zamandır kendisinin bölgede gerek kapalı diplomasiyle, gerek açık
diplomasiyle yıllardır uyguladığı bir vizyon, buna diğer konularda da hep
beraber şahitlik ettik. Yani Ortadoğu normalleşmesi, Libya’da ortaya atılan
normalleşme süreçlerini desteklemek, Kafkaslardaki barış sürecine verilen
destek, Ukrayna ve Rusya arasındaki arabuluculuk girişimi için -tek ülke
kalsa da- cansiperane fedakârlık gösterilmesi, Afrika’da ortaya konan
tavır… Daha geçenlerde Etiyopya ve Somali’ye ev sahipliği yaptık. Bu aslında
Türkiye’nin bölgede bir barış, huzur ve istikrar arayışında oluşunun en
büyük göstergesi. Tabii Suriye, uzun yıllardır kanayan bir yara. Bu yarayı
kapatmak için en zorlu dönemimizde bile, ki Cumhurbaşkanımızın siyaset
vizyonunda bu hep vardır, mücadele anlarında bile diyalog kapısını ama
dolaylı, ama direkt hep açık tutar. Ben 20 yıldır bu konularda yanında
çalışan birisi olarak sayısız kereler bu konular içerisinde görev aldım ve
bunun son derece büyük faydalar sağladığını da, ülkeye stratejik menfaatler
getirdiğini de gördük. Her zaman için bir mücadele devam ederken, o
mücadelenin yanında da muhakkak bir diyalog kanalı açık tutulmuştur.
Şimdi Suriye’yle de aslında 2017’den itibaren çeşitli formatlarda başlayan
diyalog kanalının belli bir şekilde neticeye ulaşması gerekiyordu. Başından
beri, ben önceki görevimde de Suriye ile yapılan müzakerelerin içerisinde
oldum. Özellikle Rusya ve İran’ın aracılık yaptığı görüşmeler Suriye ile
gerçekleşti çeşitli düzeylerde, yani istihbarat düzeyinde oldu, daha sonra
biliyorsunuz Astana Süreci oldu, dolaylı format üzerinden görüşüldü. Astana
Süreci liderler düzeyine bile taşındı, daha sonra Savunma Bakanları
İstihbarat Başkanları düzeyinde oldu, Dışişleri Bakanları düzeyinde oldu,
diplomatlar düzeyinde oldu, her düzeyde Suriye ile doğrudan veya Rusya-İran
üzerinden görüşmeler vuku buldu. Ama son bir yıldır değerli arkadaşlar,
görüşmelerde çok fazla bir hareketlilik yok. Tabii bölge artık barış ve
istikrarı arayan bir iklime gelmiş durumda. Zamanın ruhu bizi barışı
aramaya, istikrarı aramaya zorluyor.
Dolayısıyla, Cumhurbaşkanımız burada liderlik vizyonunu kullanarak en üst
düzeyden bir barış çağrısında bulunmuştur. Bu son derece kıymetli bir
çağrıdır, umarım bunun değerini anlarlar. Bu herhangi bir çaresizliğin,
herhangi bir zayıflığın durduğu yer değildir. Kendisini tanıyanlar bilir,
hiçbir mücadeleden, hiçbir kavgadan kaçmaz, tersine bütün sorunların
üstesine de büyük bir dirençle gider. Burada bir barış vizyonu yansıması
olarak bir çağrıda bulundu, bu çağrı önemli bir çağrı. Bizim tavsiyemiz bu
çağrının dikkate alınması. Tabii ki Suriye’de şu anda çok karmaşık bir
tablo var. Bu karmaşık tablonun konuşulmaya başlaması ve gerçekte
sorunların ciddi bir şekilde tartışılması için bile ciddi bir zamana
ihtiyacımız var. Alanda Ruslar, İranlılar, Milisler var. Alanda
muhaliflerin kontrolünde olan yerler var, Rejimin kontrolünde yerler var.
PKK işgalinde olan yerler var. Zaman zaman DEAŞ’ın tekrar ortaya çıkması
var. Kaçakçılar var, İsrail saldırıları var. Halkın çeşitli yerlerde
güneyde rahatsızlık gösterip tekrar ortaya çıkması var. İran’la Amerika
arasında zaman zaman yenilenen kavgalar var. Çok karmaşık bir tablo var. Bu
tablo içerisinde bizim de, 900 küsur kilometrelik sınırımız olan bir
komşumuz, burayı stratejik bir şekilde ele almamız, istikrarı ve kalıcı
çözümün ne olduğuna yönelik çalışma yapmamız fevkalade önemli. Bu
ihtiyaçtan hareketle Sayın Cumhurbaşkanımız bunu söyledi. Bütün bu
karışıklıkları göz önüne alarak bizim tabii ki yıllardır sürdürdüğümüz
çalışmaların, çabaların ortaya koyduğu bir tecrübe var, bir vizyon var.
Bizim kafamız bu konuda net, Türkiye olarak önceliklerimiz ne? Sadece
kendimizi düşünmüyoruz bu konuda. Suriye’nin ihtiyaçları neler? Başta
siyasi bağımsızlığı, toprak bütünlüğü, bu konular fevkalade önemli,
desteklediğimiz konular.
2254 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararının ortaya koyduğu
prensipler çerçevesinde bir ulusal diyalog mekanizmasının geliştirilmesi ve
uluslararası toplum tarafından desteklenen bir çözüme gidilmesi de
fevkalade önemli. Şunun altını da çizmek istiyorum, zaman zaman bazı sesler
çıkıyor değerli arkadaşlar. Biz Suriye muhalifleriyle ilgili durduğumuz
yeri değiştirmiyoruz. Suriyeli muhaliflerin kendi özgür kararı, kendi özgür
tercihi esastır, rejimle olan ilişkilerinde. Bizim durduğumuz yer ise,
onların bizim DEAŞ’la yaptığımız mücadelede, PKK ile yaptığımız mücadelede,
Afrin’de, Tel Abyad’da, Resulayn’da omuz omuz bunlarla biz yıllarca
savaştık teröre karşı, işgalcilere karşı. Çok şehitler verildi. Bizim vefalı
ve büyük bir ülke olarak bu fedakârlığı unutmamız mümkün değil, ama bu
arkadaşlarımızın kardeşlerimizin kendi özgür kararıdır. Uluslararası hukuk
çerçevesinde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı çerçevesinde
Suriye muhalefeti, Suriye rejimiyle ne türden bir diyalog içerisinde olacak
o onların kararıdır, biz ancak burada bir yapıcı rol oynayabiliriz. Ama
bizim bu fedakârlıkları unutmamız, onları yarı yolda bırakmamız diye bir
şey söz konusu değil.
Aynı zamanda bu kardeşlerimiz şu anda kontrol ettikleri bölgelerden
Türkiye’ye daha fazla mülteci gelmesini engelliyorlar. Kaçakçılık konusunu,
organize suç konusunu bizlerle iş birliği yaparak engelliyorlar. Ayda bir
istihbarat teşkilatımızla, güvenlik kuvvetlerimizle iş birliği yaparak bir
DEAŞ hücresi yakalanıyor, bir çeteci hücresi yakalanıyor. Bu arkadaşlar
birçok konuda sınırımızda, sınırın öbür tarafında gerçekten Türkiye’nin
ulusal çıkarlarına fevkalade büyük hizmet eden adımlar atıyorlar. Bu da
tabii konuşulacak konular arasında.
Bu açıdan diğer ikinci konu değerli arkadaşlar; içerideki mülteci
kardeşlerimizle alakalı. Hiçbir zaman için hükümet politikamız
değişmemiştir. Cumhurbaşkanımızın görüşü hala aynıdır, iradesi aynıdır.
Gönüllü olmadığı sürece biz kimseyi buradan zorla gönderecek durumda
değiliz. Bu konuda ortaya atılan provokatif iddiaların da hiçbir
geçerliliği yoktur. Önümüzdeki süreçte biz barışı ve diyalogu aramaya devam
edeceğiz değerli arkadaşlar. Sorunları diyalogla çözmeye devam edeceğiz
başka yerlerde yaptığımız gibi. Ama bu, şu demek değildir: Türkiye
imkânları, duruşu, gücü yüksek olan bir ülkedir. Yani her türlü aracı her
türlü zamanda gerektiği yerde kullanma iradesine ve stratejik aklına
sahibiz, ama şu andaki stratejik irademiz barışı ve diyalogu zorlayarak
konuları çözme yolunda. Burada Rusya ve İran’ın yapıcı rol oynamasını
bekliyoruz, o türden teklifleri var. Aynı zamanda Suudi Arabistanlı
kardeşlerimizle de bu konuyu konuştuk, onların da Suriye rejimiyle
başlattıkları ilişkiye dayanarak yapıcı rol oynayacakları yönünde bir
mutabakatımız oldu. Ama tekrar ediyorum, biz bu arayışın peşindeyiz, bu
başka türlü anlaşılmasın.
Teşekkür ediyorum.
* Interpress deşifresidir.