DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bugün Ankara’da Avrupa Komisyonu Genişleme Komiseri Sayın Oliver Varhelyi’yi ağırlamaktan memnuniyet duyduğumu ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Sayın Varhelyi gerçekten hem kendi konusunun uzmanı, hem de bir Türkiye dostu olarak görevini ifa etmekte. Bugün kendisiyle ve delegasyonuyla uzun bir görüşme yaptık. Kendisi daha önce Ticaret Bakanımızla, Cumhurbaşkanı Yardımcımızla görüştü, bugün öğleden sonra İçişleri Bakanımızla da bir araya gelecek. Özellikle genişlemeyle ilgili Avrupa Birliği kurumlarında olan bütün mevzuları hemen hemen Ankara’da görüşmüş olarak ayrılacak.
Biz tabii kendisiyle yaptığımız görüşmede, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin hem stratejik boyutunu, hem şu anda üstünde çalışmamız gereken ve çalıştığımız somut konuları uzun uzadıya gözden geçirme imkânımız oldu. Tekrar şunu söylemek istiyorum bir kez daha kamuoyumuza: 2023 Mayıs ayında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra ikinci kez Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde seçilen Cumhurbaşkanımızın görevi devraldıktan sonra milletimiz adına halka yaptığı beyanda Avrupa Birliği hedeflerine tekrar bağlı olduğumuzu vurgulamıştı. Bizi Dışişleri Bakanı olarak atadığı zaman da tekrar verdiği talimatlarında hükümetimizin, Bakanlığımızın Avrupa Birliği’yle ilgili çalışmalarından asla vazgeçmemesi, bu konuda maksimum çabayı göstermemiz konusunda gerekli talimatları vermişti. Biz de Bakanlık olarak, yeni dönemde bu konuda neler yapmalıyız, önümüzdeki öncelikler nelerdir, hangi mekanizmalarla yolumuza devam edeceğiz, hazırlıklarımızı yapıp Kabinemize sunmuştuk, Cumhurbaşkanımıza sunmuştuk. O yönde çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Bugün tabii kıymetli misafirimiz Avrupa Birliği’nin sadece genişlemeyle ilgili konularına bakıyor, Türkiye’nin özellikle aday ülke statüsü ve genişlemeyle ilgili diğer konularını biz kendisiyle görüştüğümüzde önümüzde tabii birkaç tane husus var, onu kendisiyle özellikle müzakere ettik. Birincisi; 17-18 Nisan’da AB Devlet ve Hükümet Başkanları Özel Zirvesi’nde Türkiye-AB ilişkilerine dair Ortak Bildirimin kabul edilmemesini biz tabii bir kaçırılmış fırsat olarak nitelendirdik. Ama kendisi bugünkü yaptığımız görüşmede bunda endişe edecek bir şey olmadığını, Türkiye-AB ilişkilerine dair Ortak Bildirimde aldıkları kararların, çizdikleri yol haritasının arkasında olduklarını, uygulamaya devam ettiklerini bildirdiler, bu bizim için tabii ki iyi bir haber. Biz her zaman için Türkiye-AB ilişkilerinin olumlu yönde sürekli bir tuğla üste koyarak devam etmesini Hükümet ve devlet olarak istiyoruz değerli basın mensupları.
Diğer taraftan, somut konular olarak üzerinde müzakere ettiğimiz ve önceliğini kendisine de ilettiğimiz konular özetle şöyle: Türkiye-AB kurumları arasındaki üst düzey ziyaretlerin, düzenli çalışmaların kesintisiz bir şekilde devam etmesi ve bu hem konuları daha iyi ilerletmemize, hem de problemleri vakitlice çözmemize yol açacak. O açıdan bu mekanizmanın iyi çalışması önemli.
Diğer taraftan, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi konusu fevkalade önemli, bu konuda Ticaret Bakanlığımızla da yakın işbirliği içerisinde çalışıyoruz. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi konusunda prensipte Avrupa Birliği kurumları ve ilgili komiserleri Sayın Varhelyi başta olmak üzere prensipte mutabıkız, ama biz bugünkü yaptığımız görüşmede de ifade ettik; bunu daha pratik bir şekilde bir zaman dilimine de bağlayarak, planlayarak somut bir şekilde ilerletelim.
Diğer bir konu öncelik verdiğimiz vize meselesi, bu konuda biliyorsunuz iki aşamalı çalışıyoruz. Birincisi Türkiye-Avrupa Birliği arasında bir vize serbestliğine gidilmesi ve bu konu uzun yıllardır gündemde olan bir mesele. Bu konuyla ilgili takip edilmesi gereken ayrı bir kulvar var. Yeni dönemde de Cumhurbaşkanımız bu konunun çözülmesi ve bu konuda yapılması gereken değişikliklerin halli konusunda da onayını verdiler. Biz gerek Parlamentoyla, gerek ilgili kurumlarımızla görüşerek, bu konuda eksik kalan hususların tamamlanması konusunda çalışmalarımıza devam ediyoruz. Amacımız, kendi içimizdeki bazı yapılması gerekenleri yapıp, özellikle mevzuat değişikliğiyle ilgili 4-5 tane konu var, vize serbestisi konusunda Avrupa Birliği’yle müzakereyi tam anlamıyla başlatmak.
Diğer taraftan, bu olana kadar özellikle vizelerin kolaylaştırılması meselesi önemli. Son zamanlarda Avrupa Birliği gerek göç, gerek güvenlik, gerek Kovid sonrası dönemde yeniden Kovid’deki kapasite yoksunluğunu telafi edemedikleri için vize konularında ciddi sıkışmalar olmaya başlamıştı. Bu tabii ki vatandaşlarımızın belli konularda ihtiyaçlarının zamanlıca karşılanmamasını beraberinde getiren bir husus, bunu da epeydir Avrupalı meslektaşlarımızla müzakere ediyoruz. Başta iş adamlarımız, öğrencilerimiz olmak üzere vize kolaylığının sağlanması ve hızlılığın arttırılması konusunda hem Avrupa ülkeleriyle birebir konuşuyoruz özellikle vatandaşlarımızın siyasi, ticari, eğitim ve sanatsal ve turistik etkileşimde bulundukları ülkelerle birebir konuşuyoruz, hem de Avrupa Birliği kurumlarıyla bu konuyu görüşüyoruz.
Diğer taraftan, Avrupa Yatırım Bankası’nın Türkiye’de tekrar faaliyetlerini başlatması meselesi, yatırım projelerine onay vermesi konusu. Bu konuda da kendisiyle mutabık kaldık, o konuda da önümüzde birkaç tane halledilmesi gereken prosedür, konu var. Zaten banka hâlihazırda de facto olarak faaliyetlerine devam ediyor Türkiye’de, ama de jure olarak da, legal olarak da problemlerini tamamlayıp, devam etmek için çalışmalarımızı nihayete erdireceğiz.
Diğer taraftan, kendisiyle özellikle Avrupa Birliği ve bizim için de problem alanı olan düzensiz göçle mücadele konusunu konuştuk. Biliyorsunuz Avrupa Birliği ile Türkiye arasında bu konuda son yıllarda kurulmaya çalışılan ve işletilen bir mekanizma var. Bunu daha iyi nasıl işletiriz konusunu ele aldık. Özellikle şu anda cari olan başka ülkelerden gelen göçmenlerin tekrar iadesi konusu, bu konuda nasıl işbirliği yapabiliriz iki ülke arasında, bunları masaya yatırdık. Bu da önemli bir konuydu.
Ben kendisine ve heyetine tekrar ziyaretleri vesilesiyle teşekkür ediyorum. Özellikle Avrupa Parlamento seçimlerinde yarışacak olan partilere ve adaylara da şimdiden başarılar diliyorum. Tekrar hoş geldiniz.
AB KOMŞULUK VE GENİŞLEME KOMİSERİ OLİVER VARHELYİ- [SİMULTANE TERCÜME]
https://www.youtube.com/live/XQs_QuOZTN0
SORU- Benim sorum Sayın Varhelyi’ye olacak. Yüksek Temsilci Josep Borrell tarafından hazırlanan Türkiye-AB ilişkilerine dair Ortak Bildirimde yer alan tavsiyeler bağlamında somut bir karar alınmamıştı. Türkiye’nin beklentileriyle uyumlu olmayan söz konusu zirve sonuçları hakkında bir değerlendirme yapabilir misiniz? Ortak Bildirimde yer alan tavsiyeler konusunda AB’nin ne zaman somut bir karar alacağını düşünüyorsunuz? Ayrıca Türkiye’nin AB’ye üyeliğine şüpheyle bakılan bir konjonktürde, Ukrayna’nın AB’ye üye olması mümkün mü? Ek olarak, Ticaret Bakanıyla Sayın Varhelyi’nin bir görüşmesi olmuştu, Gümrük Birliği’nin güncellenmesinin önündeki sorun nedir bu görüşme kapsamında?
Teşekkürler.
AB KOMŞULUK VE GENİŞLEME KOMİSERİ OLİVER VARHELYİ- [SİMULTANE TERCÜME]
https://www.youtube.com/live/XQs_QuOZTN0
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Aslında Türkiye’nin Avrupa Birliği için stratejik önemi nedir sorusuna cevabı ilk önce Avrupalı dostlarımızın tabii vermesi gerekiyor. Ama ben Ankara’dan baktığım zaman gördüğüm manzara biraz daha tabii farklı. Daha önce de söylemiştim, dünyamız giderek daha çok kutuplu, daha sert rekabetlerin, eğer çatışma değilse, yaşandığı bir yere dönüyor. Burada güçlü ittifaklara ihtiyaç var, hem ekonomik olarak hem güvenlik olarak ittifaklarını tamamlamış yapıların daha önde olduğunu görüyoruz. Bu noktada tabii ki dinamik ekonomisiyle, güçlü altyapısıyla, siyasal istikrarıyla ciddi kapasitesi olan, güvenlik ve savunma sistemleriyle, Türkiye sadece Avrupa Birliği için değil, parçası olacağı herhangi bir ittifaka inanılmaz derecede güç ve değer katacak bir aktör. Biz tabii tarihsel olarak önceliğimizi hep Avrupa Birliği’nden yana kullandık ve hala da onu tercih ediyoruz. Bu noktada özellikle ekonomik işbirliğinin, siyasal işbirliğinin, Avrupa Birliği kurumlarıyla derinleşmesi, daha ileri adımlar atması konusunda bir tereddüdümüz yok. Ama Avrupa Birliği’nin bazı üye ülkelerinin özellikle yani kimlik siyaseti takip ediyor olması, kendi iç politikalarında daha ucuz ve az maliyetli olan anti-Türkiye söyleminin, anti-İslam söyleminin başka göçmen kartlarıyla da birleştirilip, bir bulut içerisinde bir propaganda faaliyeti olarak toplumlarına sunulması ve bunun üzerinden ucuz oy devşirilerek iktidara gelinmesi. Tabii kendilerine iktidarı getiriyor, ama demokrasilerin de bir açmazı bu stratejik düzeyde Avrupa Birliği’ni ciddi bir problemli alana itiyor. Tam da büyük dayanışmalara, büyük ittifaklara ihtiyaç olunan bu dönem de Avrupa Birliği’nin sadece Atlantik’in diğer tarafından gelecek olan yardımla ve destekle ayakta durabilen bir yapı halinde olmuş olması tabii ki tarihsel açıdan kendileri için tekrar tekrar düşünüp, biz nerede hata yaptık diye soracakları bir soru.
Biz Türkiye olarak buradaki dinamik yapımızla dediğimiz gibi siyasi istikrarımızla, güçlü ekonomimizle, dinamik nüfusumuzla ve bölgedeki işbirliğimiz, ağlarımızla her zaman için Avrupa Birliği’yle ilişkilerimizi daha da ilerletmeye tarafız. Onlar kimlik siyasetinden kurtulup, bunu stratejik bir çerçeveye ne zaman taşırlar, nasıl taşırlar, o tabii ki onların bir tercihi. Ama biz onlar bu tercihi kullanmıyor diye kendi merkez ülke olma stratejimizden ve tarihsel yolculuğumuzdan vazgeçmeyeceğiz.
Şimdilik bunu diyebilirim.
* Interpress deşifresidir.