Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Avusturya Dışişleri Bakanı Sayın Alexander Schallenberg ile Ortak Basın Toplantısı, 14 Mayıs 2024

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN - Değerli basın mensupları, Avusturya Dışişleri Bakanı Sayın Schallenberg’i bugün Ankara’da ağırlamaktan duyduğum memnuniyeti ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Kendisine ve heyetine huzurlarınızda bir kez daha hoş geldiniz diyorum.

2024 yılı Avusturya’yla ilişkilerimiz bakımından sembolik bir önem taşıyor. Ocak ayında Dostluk Anlaşmamızın 100. yıl dönümünü kutladık. Bu ayın sonunda 28 Mayıs’ta ülkelerimiz arasındaki İşgücü Anlaşması’nın 60. yıl dönümünü idrak edeceğiz. Böylesi önemli bir senede ikili işbirliğimizin karşılıklı anlayış, saygı ve ortak çıkarlar temelinde geliştirilmesi yönünde her iki ülkede de çok ciddi bir çaba mevcut.

Ticaret ve yatırımlar işbirliğimizdeki önemli bir boyutu teşkil etmekte. Ticaretimiz geçtiğimiz yıl 4 milyar Dolar seviyesine ulaştı, hedefimiz bu yıl inşallah 5 milyar Dolar seviyesine ulaşmak. Değerli meslektaşımla bu hedefe ulaşmak için atabileceğimiz ilave adımları da istişare ettik.

Terörle mücadelede uluslararası işbirliği ve ortak iradenin şart olduğunun altını çizdik. Avusturya’dan terörle mücadelemize daha yakın ve daha fazla işbirliği beklentimizi aktardım. Terör örgütleri ve iltisaklı yapıların faaliyetlerinin Avusturya’nın kamu güvenliğine karşı taşıdığı risklere dikkat çektik.

Malumunuz yakın coğrafyamızdaki istikrarsızlıklar ve krizler düzensiz göçü tetiklemektedir. Türkiye olarak düzensiz göçle ve göçmen kaçakçılığıyla mücadele edilmesi için adil yük ve sorumluluk paylaşımı gerektiğine inanıyoruz.

Değerli basın mensupları, Avusturya’ya önemli katkıları olan Avusturya Türk toplumu, ilişkilerimizin en önemli unsurlarından biridir. Avusturya Türk toplumunun huzur ve refahının her iki ülkenin de ortak öncelikleri arasında yer aldığını görmekten memnuniyet duyuyoruz.

Sayın Bakanla ülkemizin Avrupa Birliği’yle ilişkilerini de konuştuk. Türkiye’nin AB’yle ilişkilerinin katılım müzakereleri başta olmak üzere her alanda geliştirilmesi ve daha sağlam bir zemine oturtulması gerektiğinin altını çizdim. Başta Gümrük Birliği ve vize süreçleri olmak üzere çeşitli Avrupa Birliği ve Türkiye ilişkileri konularında kendisiyle uzun bir müzakerede bulunduk.

Avrupa Birliği’nin ülkemizle ilişkilerini ahde vefa ilkesi çerçevesinde adil ve sonuç odaklı bir yaklaşımla yürütmesi beklentimizi ayrıca ifade ettim. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik sürecinin bazı üyelerin kısır politik gündemlerine bırakılmayacak kadar önemli olduğunu bugünkü görüşmemizde de vurguladım.

Türkiye’ye yönelik dışlayıcı politikalar, küresel güç olmayı hedefleyen Avrupa Birliği’ni zayıflatmaktadır. Bu dışlayıcı tutuma karşın AB üyeliği bizim için stratejik bir hedef olmaya devam etmekte.

Değerli basın mensupları, bugün Sayın meslektaşımla ikili ilişkilerin yanı sıra bölgesel ve küresel konuları da ele alma imkanımız oldu. Filistin, Ukrayna ve Balkanlar başta olmak üzere diğer konuları da görüştük. Ukrayna’nın toprak bütünlüğü, egemenliği ve bağımsızlığını destekleme yönündeki irademizi tekrar teyit ettik. Ukrayna’nın haklı davasında diplomatik yöntemlerin de kullanılması gerektiğini vurguladım. Balkanların huzuru, güvenliği ve istikrarı hem ülkemiz hem de Avusturya açısından önem taşımakta. Bölgedeki mevcut sorunlu meselelerin bir an önce çözüme kavuşturulmasını arzu ediyor, bu yönde aktif çaba gösteriyoruz. Avusturya ve Türkiye’nin özellikle Balkanlar’daki sorunların çözümü konusunda daha fazla işbirliğine ihtiyaç duyduğu açık.

Değerli basın mensupları, insanlık tarihi büyük acılara neden olmuş hatalarla doludur. Bugün tüm dünyanın gözü önünde Gazze’de insanlık tarihine yeni bir hata, kara bir leke ekleniyor. Uluslararası hukuk ve insan hakları İsrail tarafından ayaklar altına alınmakta. Geçtiğimiz hafta Hamas ateşkese evet demesine rağmen, İsrail’in Refah’ı işgale yönelmesi sonucunda diplomatik çabalar bir kez daha başarısız olmuş gözüküyor. İsrail’i yöneten bu ırkçı ve yayılmacı zihniyetin bölgesel barış ve huzura katkı vermesi mümkün gözükmüyor. Türkiye olarak en başından beri Filistin Devletinin tanınması ve iki devletli çözüme odaklanılması gerektiğini vurguladık. İsrail’e karşı bu hedef doğrultusunda somut adımlar attık. Ticaretimizi sonlandırdık, İsrail’e karşı Uluslararası Adalet Divanı’nda açılan davaya müdahil olmak kararımızı açıkladık.

Geldiğimiz noktada şunu görüyoruz: Dünya, iki devletli çözümün şart olduğunu her geçen gün daha da iyi anlıyor. Filistin Devleti’ni her geçen gün daha fazla ülke tanıyor. Uluslararası Adalet Divanı’ndaki davaya müdahil olmak isteyen ülkelerin sayısı artıyor.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu geçtiğimiz hafta Filistin’in Birleşmiş Milletler çalışmalarına daha geniş haklar ve ayrıcalıklarla katılımına olanak sağlayacak yeni bir karar aldı. Bu resmin özeti şudur: İsrail giderek daha da yalnızlaşıyor, uluslararası toplum tarafından izole ediliyor.

Türkiye, Filistin halkının kendi topraklarında, kendi devletlerinin çatısı altında özgürce yaşaması için her zaman olduğu gibi çaba göstermeye devam edecektir.

Sözlerime son verirken uluslararası toplumun tüm üyelerini Gazze’deki vahşeti durdurmak için somut adımlar atmaya ve Filistin Devletini tanımaya davet ediyorum.

Değerli meslektaşım Sayın Schallenberg’i Ankara’da ağırlamaktan duyduğum memnuniyeti bir kez daha ifade ediyor, kendilerine hoş geldiniz diyorum.

AVUSTURYA DIŞİŞLERİ BAKANI ALEXANDER SCHALLENBERG [SİMULTANE TERCÜME]

https://youtu.be/7HhbSjVdsO0?t=369

SORU - Sayın Dışişleri Bakanı, Türkiye’nin tabii ki Hamas’la ilişkileri var resmi alanda da, en son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu konuda konuştu. Türkiye’nin aracılık rolü ve diplomatik çalışmaları nasıl olabilir ve sizin görüşünüz ne? Türkiye’nin bu rolü Avusturya için de ilginç olabilir mi? Dolayısıyla tabii ki orada Avusturya vatandaşı esirler de var, onların serbest kalması noktasında da bir etkisi olabilir mi Türkiye’nin bu rolünün?

AVUSTURYA DIŞİŞLERİ BAKANI ALEXANDER SCHALLENBERG [SİMULTANE TERCÜME]

https://youtu.be/7HhbSjVdsO0?t=820

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN - Biz tabii ki İkinci Dünya Savaşı’nda gerçekleşen talihsiz hadiselerden ötürü olan olaylar ve bunun neticesinde bugün Almanya’nın, Avusturya’nın ve bazı Avrupa ülkelerinin takındığı tavrı anlıyoruz. Fakat altını çizmek istediğimiz nokta şu: Dün yapılan ne kadar yanlıştıysa, bugün yapılan da o kadar yanlış. Dün masum Yahudilerin toplama kamplarında öldürülmesi ne kadar yanlıştıysa, bugün masum Filistinli çocukların, annelerin gece yataklarında uyurlarken büyük bombalarla öldürülmeleri o derece yanlış. Dolayısıyla ben Avrupalı arkadaşlarıma hep şunu söylüyorum: Prensipten hareket edelim, kimin yaptığına değil ne yapıldığına bakalım. Kınamamız gereken şey, sivilleri öldürmenin bizatihi kendisidir, yanında olmamız gereken ise ezilendir, öldürülendir. Buradan hareket edin, yoksa tarihteki zulme uğrayan bugün zulmeden olmuşsa, tarihteki zulme uğramışlığından dolayı bugün yaptığı zulmü mazur görmemiz bizi yanlış yola iletir. Dolayısıyla aktörden ziyade faaliyetin kendine bakmak lazım, hareketin kendine bakmak lazım, benim de altını çizmek istediğim nokta bu sizin sorunuza cevaben.

AVUSTURYA DIŞİŞLERİ BAKANI ALEXANDER SCHALLENBERG [SİMULTANE TERCÜME]

https://youtu.be/7HhbSjVdsO0?t=972

SORU - Benim her iki Bakana da sorum olacak ama öncelikle Sayın Hakan Fidan’a sormak istiyorum. Efendim, İsrail’in Gazze’nin güneyinde sivillerin yoğun bir şekilde sığındığı Refah kentine saldırıları arttırdığını biliyoruz, bunun Gazze’nin kuzeyindeki gibi topyekûn bir saldırıya dönüşmesi ihtimali tüm dünyayı da endişelendiriyor. Bu konuya dair Türkiye’nin çalışmaları nasıl ilerliyor? Ayrıca Türkiye’nin Uluslararası Adalet Divanı’nda Güney Afrika’nın açtığı davaya müdahil olacağını biliyoruz, sizler açıklamıştınız. Bu süreçte gelinen nokta nedir, resmi başvuru için bir takvim var mı?

Yine konuk Bakana da şunu yöneltmek istiyorum: İsrail’in eylemlerini uluslararası hukuk bakımından nasıl değerlendirdiğinizi size sormak istiyorum. Yine Uluslararası Adalet Divanı’nda işleyen sürece sizin yaklaşımınız nedir? Teşekkür ederim.

AVUSTURYA DIŞİŞLERİ BAKANI ALEXANDER SCHALLENBERG [SİMULTANE TERCÜME]

https://youtu.be/7HhbSjVdsO0?t=1127

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN - Teşekkür ediyorum. İçeride değerli dostumun kendisiyle de görüştük bu konuları.

Değerli arkadaşlar, her şeyden önce şunun altını çizmemiz gerekiyor Filistin-İsrail meselesinde; İsrail işgalci bir güçtür. Buradaki savaş durup dururken ortaya çıkan bir savaş değildir, bir işgal var ve bu işgal hiçbir zaman için durmuyor. Her geçen gün değişik formlarda adına yerleşimci denen hırsızlarla Filistinlilerin topraklarını çalarak devam etti. Uluslararası toplum bunu durdurmada, baskı koymada hiçbir şey yapamadı. Herkes biliyordu ki bir patlama olacak ve bu patlama 7 Ekim’de oldu. Tabii 7 Ekim’de biz sivillerin öldürülmesini Türkiye olarak kınadık, bu bizim prensibimiz. Ama aynı şekilde İsrail’in daha sonra binlerce masum Filistinliyi sistematik bir şekilde, sadece bir gün için değil, 7 aydır sistematik bir şekilde öldürmesi, milyonlarca insanı yerlerinden etmesi ve koca bir yerleşim yerini yaşanamaz hale getirmesi; bu bir insanlık suçudur, bu bir soykırım teşebbüsüdür, soykırım fiilidir. İşgale karşı savaşan, kendi toprağını koruyan, mücadele eden bir direniş hareketini terör örgütü olarak nitelendirmek mümkün değil. Hamas bir direniş hareketidir, bir terör hareketi değildir. Kendi devletine, kendi topraklarına, kendi egemenliğine sahip olduğu zaman hala silahtan vazgeçmiyorsa, hala başka şeyler yapıyorsa o zaman oturulur başka konulara bakılır, ama şimdi kendi topraklarını savunmak isteyen, savunan bir silahlı direnişle karşı karşıyayız.

Diğer taraftan, Uluslararası Adalet Divanına Güney Afrika’nın yaptığı başvuru gerçekten bir örnek teşkil etmiştir. Türkiye olarak biz bu konuyu çok yakından takip ettik. Uluslararası toplumda bu konuyla ilgili görüşmelerimizi kesintisiz devam ettirdik. Bir taraftan iki devletli çözüm için çok çalışırken diğer taraftan özellikle İsrail’in bir daha bu şekilde bir zulme kalkışmaması için neler yapılabilir, diplomatik yollardan uluslararası sistemin verdiği imkanlar açısından onu maksimize ederek çalışmaya başladık.

Geldiğimiz noktada şunu gördük: Özellikle İslam İşbirliği Teşkilatına mensup üye ülkelerin belli bir noktada aslında zihnen hazırlandıklarını fakat harekete geçmediklerini gördük ve bunun için de biz uygun bir zemin ve zamanda başvurumuzu yapmaya karar verdik. Özellikle Riyad’daki son görüşmelerden sonra Cumhurbaşkanımıza da konuyu arz ettiğimizde yani biz bizden sonra artık başka ülkelerin de başvurmaya karar vereceğini değerlendirmiştik ve nitekim de öyle oldu. Bizden hemen sonra Libya ve daha sonra da Mısır’ın niyet beyanını açıkladıklarını gördük. Bizim İsrail’e giderek daha fazla uluslararası meşru baskıyı artırmamız gerekiyor. Yoksa hem bölge için hem İsrail halkının geleceği için hem dünya için fundamentalist Netanyahu hükümetinin giderek büyük bir güvenlik sorunu haline geldiğini görüyoruz. Bunun için uluslararası toplum birbirine yardımcı olmalı, bu çağımızın güvenlik sorunu haline dönüşen bu sorunu bir an önce durdurmamız gerekiyor. Yoksa Netanyahu kendiyle beraber bütün bölgeyi yakma konusunda hiçbir tereddüt göstermeyecek, öyle gözüküyor. Onun için uluslararası toplum el ele verip bu çılgınlığı bir an önce durdurmalı.

SORU - Sayın Bakanım, dün Türkiye’ye Yunanistan’dan önemli bir ziyaret oldu, Yunanistan Başbakanı Miçotakis Ankara’daydı. Görüşmelerde terörle mücadele konusunun da gündeme geldiğini biliyoruz, zira Sayın Cumhurbaşkanımızın bir mesajları oldu. Terörle mücadele konusunda Atina ile anlayış birliğinin giderek güçlendiğini ifade ettiler. Bu alanda ne tür işbirliklerine gidilebilir, somut adımlar görebilecek miyiz? Öte yandan Batı Trakya Türklerinin eğitim ve dini hak ve özgürlüklerle alakalı problemleri olduğunu biliyoruz. Samimi siyasi iradeyle çözülebileceğini de biliyoruz bunların. Görüşmelerde gündeme gelen bu konuyla alakalı olarak yeni bir dönemin başlayacağını, yeni adımlar göreceğimizi söyleyebilir misiniz? Öte yandan ilişkilerdeki yumuşamaya rağmen Yunanistan’ın ilan ettiği deniz parkı konusunda müzakere sürecimiz hangi aşamadadır? Teşekkür ederim.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN - Teşekkür ediyorum. Dün Sayın Miçotakis Ankara’ya bir ziyaret gerçekleştirdi beraberindeki heyetle beraber. Bu Cumhurbaşkanımızın geçen yılın Aralık ayında yaptığı ziyarete bir iade-i ziyaretti. Şunu ifade etmek istiyorum: Özellikle 2023 yılında her iki ülkede yapılan seçimlerden sonra halk desteğiyle tekrar iktidara gelen iki siyasi liderin Türkiye-Yunanistan ilişkilerini daha ileri seviyelere taşımak, yakın tarihimizden ve uzak tarihimizden devraldığımız sorunları açık ve her iki tarafın da menfaatine olacak bir şekilde çözme konusunda irade ortaya koyduklarını görüyoruz. Cumhurbaşkanımız bu konuda son derece samimi, bize verdikleri yönlendirme de bu yönde. Diğer taraftan Yunanistan’ın da bu yönde olumlu adım attığını görüyoruz. Güzel olan şey şu: Her iki taraf da bütün sorunları uygun zeminlerde en açık bir şekilde konuşabiliyorlar, tartışabiliyorlar. Yunan muhatabımla Ege sorunu, azınlıklar sorunu başta olmak üzere güvenlikle ilgili konular, birçok konuları çok rahat konuşuyoruz.

Cari sorunları nasıl çözebiliriz, kronik sorunlara nasıl yaklaşabiliriz, diğer taraftan, mevcut gerilimin artırılmaması için neler yapılabilir; bunlar hem fikir bazında hem de kalıcı sistem kurma bazında çalışılıyor, uygulanıyor. Oluşturduğumuz işbirliği mekanizmaları var, özellikle gerginliği azaltıcı bir mekanizmanın şu anda çalışıyor olması önemli her iki taraf açısından da. Bu açıdan yürüyen düzenli toplantılarımız var.

Diğer taraftan, terörle mücadele konusunda hem İçişleri Bakanlığımız hem Milli İstihbarat Teşkilatımızın ilgili muhataplarıyla yürüttüğü düzenli görüşmeler ve çalışmalar var. İki ülke arasındaki terörle mücadele zeminini mümkün olduğunca daha ileriye taşımayı hedefliyoruz. Malumunuz yıllar boyu Türkiye’den kaçan teröristlerin ilk iş olarak Yunanistan’a gittikleri, oradan daha sonra Avrupa’nın çeşitli yerlerine dağıldıkları, dağılmayanların orada kalıp kamp kurduklarını gördük. Miçotakis hükümetinin Lavrion Kampı’nı kaldırarak aslında bu konuda Türkiye’nin hassasiyetlerini gözetmekle beraber Yunanistan içinde problem olan bir problem alanını yok ettiğini gördük, bu önemli bir gelişmeydi. Bu dinamik bir süreç, önemli olan siyasi iradenin bunun arkasına konup bu dinamik sürecin sürekli ilerletilmesi. İki ülke gerek Ege’nin, gerek iki ülke ana kıtasının ekonomide, turizmde, ortak kalkınmada, ortak projelerde ne kadar uygun bir atmosferde çalışılabileceği konusunda arayış içerisinde. Turizmin her iki ülkenin de yararına olduğunu görüyoruz. Bu konuda iş adamlarımızın giderek daha fazla karşılıklı yatırım yapma yönünde irade kullandığını görüyoruz. Biz bunları teşvik ediyoruz açıkçası. Cumhurbaşkanımız da dün yaptığı görüşmede Sayın Miçotakis’le özellikle iki ülke arasındaki ticaret volümünün artırılmasına yönelik çok ciddi bir çaba içinde olmamız gerektiğinin altını çizdi. Aynı zamanda iki ülkenin ortak turizm hedefleri ortaya koyarak turizm pazarını beraber paylaşmamız ve ilerletmemiz gerektiği konusunda da tekliflerde bulundu.

Diğer taraftan, deniz parkı konusundaki çekincelerimizi, düşüncelerimizi de kayda geçirdik, bunları ifade ettik. Bunların bizim gözümüzde masum bir çevreci proje değil, ilerletilirse bizim için sıkıntılı olan, kırmızı çizgi olan özellikle kıta sahanlığıyla ilgili konulara gireceğini, bunu kabul etmeyeceğimizi söyledik. Bu sorunların çözülmeden karşılıklı tek taraflı adımların atılmaması konusunda da bir prensip anlayışı oldu. Her iki taraf da var olan sorunların ne kadar zor olursa olsun üzerinde tartışılması ve çözüm arayışı içinde olmamız gerektiği konusunda şu anda mutabıklar. İyi niyet ve siyasi irade ortada, çabalarımızı sürdürüyoruz ve inşallah hem cari sorunlara hem kronik sorunlara yönelik gelişmeler yakında görmek ümidiyle diyorum.

* Interpress deşifresidir.